zm_ndd

Perşembe

heidegger'de varlık ve zaman- vol.II

a. kadir çüçen


"Gerçek Varlığın veya Varlığın hakikatinin ortaya çıkmasında öyle bir kavram vardır ki, bu her ne kadar üstü örtük ve arka planda olsa da, Varlığı asıl belirleyen hep o olmaktadır. Varlığı gerçek ve edimsel yapan nedir? Başka bir deyişle, varlığı Varlık yapan nedir? Aristotelesçi bir söylemle varolanı varolan yapan nedir? Sorumuzu en genel ve anlaşılır şekilde formüle edersek şöyle olmalıdır: "Varlığı ortaya çıkaran, onu aydınlatan, belir­gin yapan ve gizemini ortadan kaldıran nedir?" Bu sorunun cevabı Heidegger'e göre, "Zaman"dır. "Varolan, zamansal olandır”

Yanıt, basit ve kesindir, fakat ürkütücüdür. Varlıkla her an iç içe olup onu aydınlatan ve onu hep varlık olarak varlık yapan zamandır. Yalnız burada unutulmaması gereken şey, varlığı varlık yapan zaman, metafizik ve aşkın anlamdaki bir varlığı değil edimsel ve hakikat alanındaki varlığı aydınlatır. Böylece Varlığın iki ayrı anlamını da bilmek ve zamanın yalnızca gerçek ve edimsel olan varlığın içinde olduğunu ve bunun sonucunda böyle bir varlığın zaman olmadan var olamayacağını kabul et­mek gerekmektedir."

uzuuunca bir metin olan ilgili bölümün tamamı için bir tık..



Etiketler: ,

hani böyle yana yakıla aradığınız bişeyin hiç ummadığınız biyerden çıkacağını bilir de yine de bakmazsınız ya o umulmayan yerlere, öyle bir durumdayım tam 'şuanı da kapsayan koca bir gün'dür. yine de bakmıyorum amaan ne işi var orda diyerek ummadığım yerlere. eninde sonunda sırayı oralara da getirecek ve "biliyordum işte" diycem, "niye ilk önce buraya bakmadım sanki".
sahi çıldırmadan önce niye sondan başlamıyorum aramaya?

Etiketler:

Çarşamba

sinema

ahmet haşim

Boş vaktim oldukça sinemaya giderim. Yumu­şak bir karanlığa gömülmüş, makinenin hışırtısını dinleyerek, vücudumun değil, ruhumun bir çetin yol üzerinde mola verdiğini hissederim. Karanlık, ölü­mün bir parçasıdır, onun için dinlendiricidir. Büyük dinlenme, bir karanlık denizine dalıp bir daha ışığa kavuşmamaktan başka nedir?

Sinemanın diğer bir fazileti de olgun yaşın, ka­fatası içinde, bir deste devedikeni gibi sert duran acıtıcı mantığı yerine, çocuk safdilliğini ve kolayca aldanış kabiliyetini koymasıdır. Rüya âlemi üzerine sihirli bir pencereyi andıran beyaz perdede koşuşan, döğüşen, düsen, kalkan şu ahmak şahısların tatsız tuhaflıklarından veyahut kovboy süvarilik­lerinden veya harikulade hırsızlık vakalarından, başka türlü tat almak kabil olur muydu? İnsan saflığıyla beslenen sinema edebiyatı, henüz kıymetsiz yazarın işidir. Resmi beyaz-perde üzerinde kımıldayan şu rimel ile kirpiğinin her teli bir ok gibi dikilmiş güzel kadının gözünden, damla damla akan sahte gözyaş­ları, zevkini ve aklıselimini şapka ve bastonuyla birlikte vestiyere bırakmayan adamı, teessürden değil, ancak can sıkıntısından ağlatabilir.

Sinema, böyle yormayan masum bir göz eğlen­cesi kaldıkça, yorgun başın munis bir sığınağıdır. Her zevkini kaybetmiş ruhu, çocukluk tazeliğine ka­vuşturan bu karanlıkta, basit musiki, tatlı bir ninni vazifesini görür. Ben, en güzel ve en dinlendirici uykularımı sinemanın, ipek yastıklar gibi başın arkasına yığılan yumuşak karanlığına borçluyum.

Etiketler:

Pazar

a. kadir çüçen-heidegger'de varlık ve zaman


a.kadir çüçen'in, heidegger'in varlık ve zaman'ının bir nevi özeti olan ve a. kadir çüçen'in heidegger üzerine yayımladığı makalelerini de içeren "heidegger'de varlık ve zaman" adlı kitabından özellikle zaman bahsine yoğunlaşan bölümleri 'metinledim'.

kitaptan biriki bölüm daha koymaya çalışacağım.
aşağıdaki metnin tamamı içinse metin yüklüğümüzü -zelber- ziyaret etmeniz gerekecek..

5. Zamansallık ve Tarihselcilik

Varlık'ın anlamı sorusuna aradığımız cevabın varoluşsal serimlemesini incelerken, Varlığın anlaması veya kavraması olgusu ve bu anlayan Varlığın da Dasein'in Varlığında araştırılması gerektiğini ortaya koyduk. Dasein'in Varlığının anlamını da kaygının ontolojik anlamında inceledik. Bu serimlemeler bize gösterdi ki, Dasein'in Varlığının bütünlüğünün anlamı zamansallıktır. O hâlde, en başta sorduğumuz soru olan "Varlık'ın anlamı nedir?" kendisini zamansallıkta ortaya koymaktadır.

Zamansallığın olağan irdelemesini yaparsak, zaman, doğumdan ölüme kadar olan bir süreç midir? Yoksa Dasein şimdilerin birlikteliğinden oluşan deneyimlerinin toplamında mı var olmaktadır?

Olgusal Dasein doğumla birlikte varoluşuna başlamıştır. Doğum ve ölüm Dasein’ın Varlığının tâ kendisidir. Dasein'ın Varlığı doğumu ve ölümü içermektedir. Olgusal Dasein, varoluşuyla birlikte arada olan sona-yönelen-varlıktır da. Arada olması onun kaygıya sahip olduğunu gösterir. Kaygı, zamansallıkta Dasein’ın birliği için temel olanaktır. Dasein'ın zamansallığı boyunca yayılımına tarihselcilik diyoruz. Amacımız, tarihselciliği ontolojik boyutlarıyla açıklamaktır.

ilgili bölümün tamamı

Etiketler: ,

Perşembe

bazen sadece renkler ve şekerler yetiyor yok etmek için hissizliği..

Etiketler:

Cuma

disk - borges


"Kaygıyla, parmak uçlarımı ayasına dokundurdum. Soğuk bir şey duydum ve sanki zayıf bir ışıltı gördüm. Elini aniden kapattı. Bir şey söylemedim. Bir çocukla konuşurmuşçasına sözünü sürdürdü:

- Bu, Odin'in diski, dedi. Yalnız tek yüzü var. Yeryüzünde tek yüzü olan başka hiçbir şey yok. Elimde olduğu sürece kral olacağım."

Etiketler:

Perşembe

hay bin yakzan

yakzan(uyanık) oğlu hay(diri)

" göğün ve gök cisimlerinin bana bakan yanlarının sonlu olduğunu kuşkuya yer bırakmayacak bir açıklıkla görüyorum. kuşku duyduğum karşıt yönlerinin sonsuza değin uzaması da imkânsız ve saçmadır. bunu anlamak için göğün duyumsadığım sonlu yönünden başlamak üzere diğer yönde sonsuzca uzayan iki çizgi varsayalım. bu çizgilerin birisinden belirli bir parçayı keserek çıkaralım. sonra, bir parçasını çıkardığımız çizginin ucunu diğerinin ucuyla çakıştırarak sonsuz sanılan yönde izleyelim. eğer o yön gerçekten sonsuz ise birisi eksik, diğeri tamam iki çizginin sonsuzca uzaması gerekir. yani eksik çizginin diğerine eşit olması gerekir. bu ise saçmadır, akıl dışıdır.
eğer eksik çizgi sonsuza değin sürmez, bir yerde sona ererse, sonlu demektir. öyleyse kendisinden parça çıkarılmayan diğer çizgi de bir süre sonra sona erecek, dolayısıyla o da sonlu olacaktır."

ibn tufeyl'in, varoluşuna dair iki varsayımla sunduğu hay bin yakzan'ın hikâyesinden. ki o varsayımların ilkinde iddia hay'ın ıssız bir adada kendi kendine türediğini söyler-iddia dayanaklarıyla beraber sunulmuştur elbet- ikinci varsayımda ise hay, yasak bir aşk/evliliğin meyvesi olarak dünyaya gelmiş ve musa misali sulara bırakılmıştır allah'a emanet edilerek. fakat iki varsayımın da hay'ı yaşattığı mekan aynıdır: ıssız ada. (akıllara ya lost ya da robinson gelmiştir belki, belirteyim araştırmacılar/yazarlarda oluşan genel kanı defoe'nun hay bin yakzan'dan fena hâlde esinlendiği yönünde).
batı robinsonad edebiyatının da babası sayılan ve farklı isimlerce birkaç kez kaleme alınmış hay bin yakzan'ı tufeyli 12. yüzyılda yazmış ve 14. yüzyılda İbraniceye, 15. yüzyılda latinceye çevrilmiş. daha geriye gidersek, hay bin yakzan'a da 9. yüzyılda arapçaya çevrilmiş olan ve farklı versiyonları bulunan salaman ve absal adlı yunan meseli kaynaklık etmiş.
insanın kendi başına, sadece düşünüp gözlemleyerek "insan-ı kamil" aşamasına gelebileceğini, felsefe ve din arasında tam bir uyum sözkonusu olduğunu ve yüce gerçekliklere ulaşmanın bireyselliğini ortaya koymayı amaçlayan hay bin yakzan, dilimize 1923'te mihrab dergisinde, babanzade reşid tarafından yapılmış bir çeviriyle gelmiş. 800 yıl sonra.

hay bin yakzan,
yapı kredi yayınları,
1997.

Etiketler: , ,