zm_ndd

Cuma

seom ve ardından birkaç cümle

aşkın bürünebileceği hâllerden bahsediyor genelde kim ki duk. insanın elbet "bir şekilde" yaşadığı aşkın ihtiyaç'lığından. aşkın nesnesine muhtaç olunmaktan. bu muhtaçlığın büyüttüğü hırs ve tutkudan, elde etme güdüsünden.. sahip olmak ve sahip olunmak isteğinden...
aşkın hayvani yönünün ağır bastığı şüphe götürmez zannımca. hele ki insanın gözünü döndürüp ne ettiğini bilmez hâllere düşürdüğünü gözlemledikçe. en yontulmuşundan en kaba sabasına, gün yüzü görmüşünden karanlıktan çıkamamışına neredeyse aynı etkileri sonuçlar aşk.
ağırbaşlı-sessiz-sakin erkek kahramanın minik kafesiyle beraber yanında taşıdığı minicik kuşu sahiplenişi aşkın bir tezahürü, ufak bir yansımasıdır aslında. sahip olamadığı bir sevgilinin yerini tutmasa da bu ihtiyacı doyuracak ufak bir lokmadır. tutku, hırçın ve sessiz kadın kahramanla devreye girdiğinde oyundan çıkacaktır kuş kafesi. tutku aşkın en tehlikeli hâli, ikilinin tutkudan nasibini almamış ya da daha az almış olanı için itici-l yanıdır.
elinde bir olta varsa insanın, bununla avladığı bir balığın yanısıra kendi hayatı da olabilecektir bir gün. oysa aşk varsa oyunun içinde, olta aşkın kullandığı bir silaha dönüşür. acıtarak avlayan aşktır aslında, hayır tutkudur. dindiremeyeceğini gördüğünde duyduğun acı, hangi acıdan daha zayıf olabilir ki. acıyı acıyla bastırmaya çalışırsın. oltayı kendine atarsın. kancalar vücudunu kanatır. acı, acıyı susturur. ve elbette herşey "ben"cildir; tüm uğraşılar ben'i doyurmak adına verilir. aşk da hikâyedir ben'in kendine anlatıp avunduğu.
"sonunda insan arzularını sever; arzuladıklarını değil." nietzsche

Etiketler: ,