zm_ndd

Perşembe

İSLAM DÜŞÜNCESİNDE KUTSAL [ZAMAN] KAVRAMI II

Salih Özer

A.2. İslam Kültüründe Zaman Kavramına ilişkin Kimi Yaklaşımlar ve Diğer Dinsel Geleneklerle Karşılaştırılması:

Müslümanların tarih içerisinde zamana ilişkin olarak ne tür değerlendirmeler yaptıklarını ele almak kolay olmadığı gibi bu konuda genel geçer bir yorum bulmak da mümkün değildir. Örneğin İslam felsefecilerinden Kindi’ye (ö. 260/873) göre zaman, maddi cisimlere bağlı olduğundan sonludur, zira maddi cisimler sonludur. Zaman hareket değildir, o, hareketi ölçen sayıdır (Tempus ergo est numerus numerans motum); çünkü o, önce ve sonradan başka bir şey değildir. Sayılar iki türlüdür: Bölünebilir ve sürekli sayılar. Zaman bölünebilir türden değil, sürekli olandır. O halde zaman, geçmişten geleceğe doğru devam eden farazi anlar olarak tanımlanabilir. O, anlardan oluşan sürekliliktir. İhvan-ı Safa (300-?), zamanın bağımsız bir varlığının olmadığını, onun ancak hareket halindeki cisimlerle ilişkisi içinde kavranabileceğini ileri sürer. Zekeriyya er-Razi’ye (ö. 313/925) göre ise zaman ezelidir. O akan bir cevherdir. Razi, zamanı ikiye ayırır: Mutlak ve sınırlı (maksur) zaman. Mutlak zaman, süredir (ed-dehr), ezelidir, işlemektedir. Sınırlı zaman, gezegenlerin hareketindendir. Sürenin işleyişini tasavvur edersen mutlak zamanı kafanda canlandırabilirsin. Gezegenlerin hareketini tasavvur edersen sınırlı zamanı kavrarsın. Gazalî (505/1111) ise âlemin ezeliliği konusuyla bağlantılı olarak zamanın âlemin yaratılmasıyla birlikte yaratıldığını, filozofların zamanı sonsuz kabul ederken mekânı sonlu kabul ederek çelişkiye düştüklerini, boş bir zamanı düşünmenin de imkânsız olduğunu görmeleri gerektiğini söyler. İbn Rüşd (595/1126), âlemin yaratılmış olduğunu anlamaları için Allah’ın kulları için ortaya koymuş olduğu Şer’î yolların, Şâhid ve temsil yolları olduğunu, Şâhid’de misali olmayan bir şeyi insanların anlamasının imkânsız olduğu için Allah’ın âlemi bir “zaman” içinde yarattığını, onu bir “şey”den yarattığını haber verdiğini; zira dış âlemde bu nitelikte olmayan bir varlığın olmadığını söyler. Muhammed İkbal, zaman kavramının her dönemde İslam düşünür ve mutasavvıflarının dikkatini çektiğini söylemekte ve bunu iki sebebe bağlamaktadır: Birincisi, Kuran’a göre gece ve gündüzün peş peşe gelişinin, Allah’ın en büyük belirtilerinden biri olmasıdır. İkincisi ise, bir hadiste, Allah’ın, Dehr’le (yani zamanla) eş tutulmasıdır. İkbal, zamanı anlamak için bir duyu organına sahip olmadığımızı söyleyerek zamanın bir çeşit akış olduğunu ve onun gerçek bir dış varlığının olmadığını söylemekte ve soyut düşünen Yunan aklı ile somut düşünen Arap aklı arasında kıyas yaparak İslam kültüründeki zaman kavramının bu farklılıktan payını aldığını ima etmektedir.
...

makalenin bu bölümünün tamamı

Etiketler: