zm_ndd

Cumartesi

gördüm ben bu yaşam boyu iniltiyi*

Çalmak insanoğlunun yaratılışıyla beraber varolmuş bir eylem. Biraz zorlarsak havva’nın ilk hırsız olduğunu bile söyleyebiliriz. Almaması apaçık istenen bir şeyi, kendisine ait olmayan bir meyveyi (ç)almış ve yemiştir. Bu mite farklı bir bakış bize farklı tespitler de yaptırabilir tabii, ama şu an ‘çalma’ eyleminin penceresinden bakıyoruz.
Bir mezopotamya efsanesine göre de tanrılar insanların kaderlerini tabletlere yazar gökyüzüne asarlarmış. Bir gün Kuş Adam Anzu gökyüzünde asılı duran kader tabletleri'ni çalmış. Bunun üzerine dünyada kargaşa başlamış.
pandareos ise giritte zeus tapınağından altın köpek heykelini çaldığı için zeus tarafından kayaya çevrilmiş.
hermes apollon’un öküzlerini çalmış.
poseidonun kızı lamia ise çocukları çalıp yermiş.
Prometeus ateşi çalmış tanrılardan.
tarihten başka bir hırsız da dante’nin cehenneminde, hırsızların bulunduğu 7. hendekte cezalandırılan vanni fucci.. fucci, 1293’te bir kilisenin kutsal eşya dolabını soymuş ve yerine başkasını suçlayarak kaçmış.
Edebiyata sinemaya ve insanın olduğu her öyküye konu işte çalmak.
Amacım sakinleşmek aslında. Olaya farklı yerlerden bakabilmek ve bu sayede rahatlamak.
Eh sonunda biz de görmüş olduk; insanın evine hırsız girmesi nasıl bir his yaratıyormuş.
İnsanın yıllardır dokunmadığı dipte kalmış bir havluyu eve geldiğinde yerlere saçılmış havluların arasında görmesi; evden çıkarken kapının koluna asılı bıraktığı bir tişörtü ötelerde bir yerde bulması; sağda solda duran fotoğraflarını gördükçe, yabancı gözlerin onlara ilgilenmeyerek de olsa baktığını bilmesi; çekmecelerdeki yıllanmış hatıralara korkunç ellerin dokunmuş olması; değer verdiği için evinde bulunan onca değersiz eşyanın hoyratça eşelenmesi…
yüzlere olan ilgimden bahsetmiştim sanki; belki eski “zaman metinleri”nde. Sokakta, pazarda, çarşıda, insanların yüzlerini incelerken bulduğumdan kendimi.. yüzlerini merak ediyorum dedim. nasıl tiplerdi acaba dedim. evimde nasıl dolandılar? ne giyiyorlardı, ne hissediyorlardı evin sahibi kenarda duran bir fotoğraftan onlara bakarken? evim hakkında ne düşündüler acaba; fakir? muhtemelen evet. düşünüyorlar mıydı ‘insanlık’ gerektiren mevzuları? muhtemelen hayır. küfrettiklerine o kadar eminim ki. Onca zahmete değmemiş olması çıldırtmıştır adamları.
çelik kapı tamamen iptal olmuş, artık kapı değil. kapatmıyor evimi. kapı bir evin her şeyidir ya benim evimin hiçbişeyi yok şuan. içinde hiçbişey de yok zaten. elleri boş gönderdim ilk hırsızlarımı. Dokunulduğuyla kaldı ev, dağıtıldığıyla kaldı yatak odam. biliyor musunuz artık dedektörlerle geziyorlarmış, dedektör sadece yatak odasında ötmüş anlaşılan ki yatak odası dışında hiçbiyere dokunulmamış. iyi ki dedektörleri varmış. Daha fazlasına dayanamazdım herhalde..
eve giderken gözümün önüne dağılmış ve parçalanmış kitap sahneleri geliyordu, yırtılmış eski defterler… kopuk sayfalar işte.. Allahtan dedektörleri varmış.
Hâlâ iyi hissetmiyorum kendimi!!

*e. cansever, ben ruhi bey nasılım, dize 2

Etiketler: ,