zm_ndd

Cuma

Kaç çeşit zaman var?


Edward hall

Bazı şeyler kendilerini basit, düz bir betimlemeye kolayca bırakmazlar. Za­man da bunlardan biridir. Zaman konusunda ciddi yanlış anlamalar vardır, bunlardan birincisi de onun tek bir şey olduğudur. Zaman, Newton'un sandığı gibi değişmez bir sabit değil, çok geniş bir fenomenler yelpazesini kapsayan bir kavramlar, olaylar ve ritmler yığınıdır. Bu yüzden, zamanı sınıflandırma işi, İn­giliz E. E. Evans-Pritchard'ın Afrika'nın bağımsızlığını kazanması konusunda söylediği gibi, "güçlüklerle kaynayan" bir iştir. Mikro çözümleme düzeyinde, dünya yüzündeki insanların sayısı kadar farklı türden zaman olduğu söylenebilir; oysa biz Batı dünyasındakiler zamanı tek bir şey olarak görürüz. Bu doğru değildir, ama biz öyle anlarız.
Zamanın "doğası" üstüne sonsuza kadar felsefe yapılabilir. Böyle bir işe kalkışmak mümkün ve kimi zaman aydınlatıcı olsa da, ben bundan farklı bir yaklaşım benimsemenin daha verimli olacağını düşünüyorum. Benim yaklaşımımda davranış sözden önce gelir. İnsanların, örneğin teori kurarken yazıp söylediklerine değil de gerçekte ne yaptıklarına baktığımızda, yaşanan zamanla düşünülen zaman arasında derin bir uyuşmazlık olduğunu hemen görürüz. İn­sanlar birbirinden çok farklı şeyler yaparken (kitap yazarken, oyun oynarken, yapacaklarını planlarken, seyahat ederken, acıkırken, uyurken, rüya görürken, düşünceye dalarken, törenlere katılırken) bilinçsizce ve bazen de bilinçli olarak farklı zaman kategorilerini ifade ederler ve bunlara katılırlar. Örneğin, fiziksel ve metafizik zaman olduğu gibi, dinsel ve dünyevi zaman da vardır. Einstein'ın teknik anlamda tanımladığı zamanın -yani fizikçinin zamanının- mühen­disleri ilgilendiren ya da teknolojik zamanla aynı olmadığı da çok açıktır. Mü­hendislerin olabildiğince titiz olmaları gerekse de, olağan koşullarda, Einstein'ın zamanının göreli olduğunu ve saatin ışık hızına göre ne hızla hareket etti­ğine bağlı olduğunu hesaba katmaları gerekmez. Sonra, uçak yolculuklarında evreleri bozulan, hakkında çok şey işittiğimiz biyolojik saatler vardır. Jetle uzak bir mesafeye uçup zaman gecikmesine uğrayan herkes, iki zaman sistemi -bi­yolojik saatin zamanı ile gidilen zaman diliminde duvardaki saatin gösterdiği zaman- arasındaki çatışmaya bizzat tanık olmuştur. Amerika'nın batı kıyısın­dan Avrupa'ya giden biri, tam da tetikte olması gereken bir toplantıya ya da konferansa katılacağı gün ortasında üstüne bir yorgunluk çöktüğünü farkedip dehşete düşer. Bedeni kendi biyolojik ritmine göre bütün geceyi ayakta geçir­miştir ve ona göre şimdi saat sabahın altısı ya da yedisidir! Yeni zaman dili­minde saat kaç olursa olsun, kişiyi hangi iş beklerse beklesin, beden "şimdi ya­tıp dinlenme vakti" diye feryat etmektedir.
Başka bir deyişle, yüzeydeki görünür kültür düzeyinde olduğu kadar çe­kirdek kültür düzeyinde de, sanayileşmiş bir dünyada yaşayan çoğumuzun, ta­nımlanabilecek dokuz zaman türünden altı ilâ sekizini ayırt ettiği ve kullandığı gösterilebilir. Burada bir halk taksonomisinin zemininde bulunuyoruz. Halk taksonomileri kimi zaman sanıldığından daha önemli şeyler içerirler ve insan­ların asıl düşünüş ve davranış tarzları ile filozofların ve toplumsal bilimcilerin yaydıkları sınıflama sistemlerinden daha uyumludurlar. Dinsel, dünyevi, meta­fizik, fiziksel, biyolojik ve saatin gösterdiği zamanlar vardır, ama bunların bir­biriyle ilişkisi ve her birinin yaşamımızı nasıl etkilediği konusunda neredeyse hiçbir fikrimiz yoktur. Üstelik, Avrupalı ve Amerikalıların pek az haberdar ol­dukları, en azından iki zaman kategorisi daha vardır. Örneğin, hepimiz sonsuz bir ritmler ağıyla birbirimize bağlı durumdayız: ana-babaların çocuklarıyla, in­sanların işte ya da evde birbirleriyle ilişkilerini etkileyen ritmler. Ritmlerin yanısıra, bazıları birbirine karşıt, su ile yağ gibi birbirine karışmayan, daha geniş kültürel modeller de vardır.
Bu farklı zaman türleri, aralarındaki ilişkileri tutarlı bir sistem halinde gös­terecek şekilde, akılcı bir yoldan nasıl sınıflanabilir? Bunun için, farklı zaman sistemlerini simgesel olarak birleştirme işini kolaylaştıracak bir mandala dü­şündüm. Mandalalar, insanoğlunun sınıflama amacıyla kullandığı belki de en eski araçlardır; genellikle daire ya da kare biçimindedirler ve matematikte ki matrislere benzerler. Mandala kullanmaktaki başlıca amaç, değişik fikirler ara­sındaki bağlantıları kapsamlı bir şekilde ve doğrusal olmayan bir yoldan gös­termektir.
Mandalalar, ilişkili oldukları sezilen ama daha önce hiç bir arada düşünülmemiş, aralarında bağlantı kurulmamış ya da kapsamlı bir sistem halinde bütünleştirilmemiş, birbirine benzemeyen eylem grup ya da çiftleriyle ve paradokslu ilişkilerle ilgilenirken özellikle yararlıdırlar. Ben farklı zaman türlerini sınıflamak için birçok yolu denedikten sonra, mandalanın en umut verici yaklaşım olduğunu gördüm. Mandalanın yasamda karşımıza çıkan gerçek ilişkilere mümkün olduğunca uyması gerektiğinden, doğru bileşimlere ulaşmak çok önemlidir. Benim zaman içinde geliştirdiğim mandala, şekilde görüldüğü gibi, şimdi birbirini tamamlayan dört çiftten oluşmaktadır. Burada, genel olarak simgesel temsil ve özel olarak bu mandala hakkında birkaç şey söylemeliyim Simgeler her zaman araç olarak
görülmeli ve simgeledikleri olaylardan bilinçli bir şekilde ayırt edilmelidir. Sözcükler ve matematik cinsleri, böyle araçların nasıl gerçek olayların kullanılamayacağı şekilde kötü­ye kullanıldığının klasik örnekleridir. Albert Einstein'ın deyişiyle, zaman basitçe saatin söylediği şeydir ve saat herhangi birşey olabilir: bir kıtanın sürüklenişi, öğle vakti birinin midesi, bir kronometre, ayin zamanlarını gösteren bir takvim ya da bir üretim çizelgesi. Kullandığımız saatler, kişisel yaşamımızdaki değişik ilişkilere bağlıdır. Burada­ki mandalanın her bölümü de birbirinden çok farklı saat türlerini temsil etmek­tedir. Böyle anlaşıldığında ve değişik zaman sınıfları dikkate alındığında, bir kategorinin (yani bir saat çeşidinin) anlaşılmasını sağlayan kuralların bir başka kategoriye uygulanamayacağını görmek önemlidir. Fiziksel (bilimsel) zamanı onun karşıtı olan metafizik zamanın terimleriyle (ya da tersi) anlamaya veya dinsel zamanın kurallarını dünyevi zamana uygulamaya çalışmak, boşuna bir çaba olacaktır. Bu zaman sınıfları, farklı yasaları olan farklı evrenler gibidir. Mandala, onların farklı doğalarını ve aralarındaki ilişkileri ifade etmektedir.
Farklı zaman türlerini açıklarken, ortalama okuyucunun her bir başlık al­tında neyin anlatıldığını kavramasını ve üzerinde düşünülen saat türüyle ilgili genel bir fikir edinmesini sağlayacak betimlemeler vermeye çalışacağım.Biyolojik Zaman
Dünyada yaşamın başlamasından önce (yani tahminen 2 ilâ 4 milyar yıl önce), küçük gezegenimizin kendi ekseni etrafındaki dönüşünün yol açtığı ay­dınlık ve karanlık dönemler, yaşamın içinde evrildiği çevrenin önemli bir par­amı oluşturan bir dizi döngüden yalnızca bir tanesini temsil etmekteydi. Denizin gelgitleri ve dünyanın güneşin etrafında dönerken eksenindeki eğilmenin yol açtığı mevsim değişiklikleri de yaşamın başlangıcındaki bir dizi başka saatın temelini oluşturmaktaydı. Bunların yanısıra, güneş lekesi döngüleri ve dünvanın ilkel atmosferinin dev bir hayvanın nefes alışına benzeyen kabarıp
büzülmeleri, ilk yaşam biçimlerinin önce kendilerini uydurup daha sonra da içselleştirdikleri ritmik çevresel değişimlerdi.
Bu andan sonra, zamansız, ritmik olmayan bir dünyada gelişen hiçbir yaşam biçimi ortaya çıkmadı ve çıkamazdı. Işıkla karanlık, sıcakla soğuk , ıslakla kuru arasındaki bu ritmik değişimler, sonraki yaşam biçimlerine sahneyi hazırlayan nitelikleri ilk yaşam biçimlerine dayatan değişimlerdi, çevredeki değişimler olmadan, karmaşık yaşam biçimleri ortaya çıkamazdı.
* Kaynak: Edvvard T. Hail, The Dance of life, Anchor Press/Doubleday, Garden City, New York 1984, p. 13-28.

cogito, 1997

Etiketler: