zm_ndd

Çarşamba


cannes'dan ödüllü, coffee and cigarettes'den torpilli jim jarmush'un broken flowers'ının finalsiz finalinin etkisi var üzerimde.
film fena değil; ama abartmamak, abartıp da göklere çıkarmamak lazım. bir kere bill murray hiç de don juanvari geçmişe sahip (hatta sadece geçmişte değil şimdi'de bile iddiası sürüyor hikayede) bir adam izlenimi bırakamadı bende. bu yönüyle rolüyle tamamen uyumsuzdu. jarmush'un istediği durağanlığı verebilmesi artısı olabilir ama bir taraftan da filmin esası don johns"t"on'ın don juan olarak nitelendirilmesi üzerine kuruluydu. öyle ya adamın sayısını bilmediği, adını zor hatırladığı bir ton ilişkisi olmuş ve hala çıtır kızlar var çevresinde..
sonra bill murray'ın durarak bile oyun çıkarmasına tamam ama haddini aşan ve izleyiciyi(yani beni) filmden koparan, kendi içinde tamamen farklı konularda düşünsel gelgitlere kapılmasına izin veren o uzuun duruş sahnelerine ne demeli. 2 taneydi sanırım ama battı gözüme işte.
ya da ne biliyim reytingi bir babanın oğlunu ve bir oğulun da babasını arayışından alan bir hikayeyi sonuna kadar götürüp de tam finale gelindiğinde "amaan ne önemi var; geçmiş geç'miş'tir. gelecek daha gelmedi. olay şimdiki an'da" diyerek izleyiciyi kandırmak, kazıklamak deyim yerindeyse, ne kadar "etik"? (bu paragraf tarafsız bir paragraftır. katılıp katılmadığımı belirtmeden geçiyorum)
sonuç olarak jarmush'un augustinus'a yaptığı gönderme-- augustinus'un jarmush'a hediyesi olan "felsefi ipucu" diyelim biz ona-- kalıyor akıllarda zamana dair:

The Kid: So, as just a guy who gave another guy a sandwich, you have any philosophical tips or anything, for a guy on a-kind of- road trip?
Don Johnston: Well, the past is gone, I know that. The future isn't here yet, whatever it's going to be. So, all there is, is this. The present. That's it.

Etiketler: ,