zm_ndd

Cuma

uğur polat ve hüzün ve melankoli


adamın o kadar zarif bir duruşu var ki, onun hakkında olumsuz bir eleştiri yapmaya dilim varmıyor. sanki iyiliğiyle, duruşuyla, seviyesinden ödün vermemiş halleriyle, sesindeki masum ve naif kibarlıkla her neyi eleştireceksem; onu kapatıyor.
bunları onun hakkındaki tüm iyi niyetimi sergilemek ve onu aslında "takdir" ettiğimi daha iyi ifade edebilmek için yazıyorum sanırım.
uğur polat'ı ilk olarak yedi tepe istanbul'da izledim ya da salkım hanımın taneleri'nde. farketmez, ikisinde de oyunculuğunu yeterince beğendiğimi hatırlıyorum çünkü. ve bu ilk izlenim uğur polat'ı "iyi bir sinema oyuncusu" önkabulüyle izlemeye devam etmeme yol açtı. çok sonra farkına vardım ki, benim uğur polat'a iyi gözle bakmamın nedeni oyunculuğu değil duruşu, hal ve tavırlarındaki "edep"lilik, üzerine sinmiş olan o sükûnet hali, dokunsanız kırılacakmışcasına naifliğiymiş. bu etkilerden bağımsız düşündüğümde ve istanbul şahidimdir(dizi), ben ruhi bey nasılım(tiyatro oyunu), o da beni seviyor, karşılaşma ve filler ve çimen'de peşpeşe sayılabilecek bir düzende izledikten sonra uğur polat'ın sadece tiyatro yapmasının çok daha doğru olacağını düşündüm. seslendirme işini gayet ustaca yürüten bu insanın sinema oyunculuğunda nasıl bu denli zayıf kaldığını anlayabilmek oldukça güç. kendisi psikolojik derinliği olan rolleri oynamak istediğini ve yönetmenlerin de yüzündeki hüzünden dolayı bu tarz rolleri kolaya kaçarak ona getirdiklerini söylüyor ama bu bir durumun açıkça ifadesidir ki o da uğur polat zaten bunun dışında bir karakteri oynayamaz. buna en yakın örnek filler ve çimen'deki rolüdür. filler ve çimen'de oynadığı karakter, neredeyse bir mafya elemanı konumundadır. karanlık işlere bulaşmış bir otel sahibinin her an karanlık işlere bulaşabilecek oğlunun arkadaşı ve hatta sevgilisidir. yeri geldiğinde adam döven, gerektiğinde bağıran, sert çıkan; bulunduğu ortam gereği öyle olması gereken bir tiptir. ve fakat bize bu izlenimi veremez. çünkü o, uğur polat'tır ve rolle uyuştuğu tek yan -eşcinsel de olsa- yaşadığı duygusal ilişkidir. o rolde uğur polat'la örtüşen nokta budur. ben ruhi bey nasılım'da ruhi bey'i yorumlayışı da yine kendi bakış ve hissedişi doğrultusunda olmuş ve belki biraz abartılı bir oyun sergilemiştir bizlere. yanlış hesaplamadıysam, polat'ın 12 sinema filmi var. evet pek fazla filmini izlemediğim açık ama uğur polat'a giden rollerin genelde benzer ruh hallerine ve benzer karakterlere sahip olmaları da bir göstergedir bence. aslında bu yazıyı uzun süredir elimde olmasına rağmen hala izleyemediğim dar alanda kısa paslaşmalar'ın ardından yazmam daha doğru olurdu zira uğur polat'ın oradaki rolü u.p. klasiklerinin dışında kalıyor gibi. okuduğum kadarıyla tabii.
uğur polat'ın zarifliği ve naif hali onun en büyük dezavantajı bence. bir mafya elemanının ya da köyde yaşayan birinin ya da bir katilin ya da acımasız bir babanın ya da kötü bir kocanın her hal ve şartta aynı şekilde konuşmasının mümkün olmayacağı gibi; uğur polat'ın da bu zarafetle benzer rollerin üstesinden gelemeyeceği kesin.

Etiketler: ,