zm_ndd

Perşembe

saatin kendisi mekân, yürüyüşü zaman, ayarı insandır...*

"herkes bilir ki, eski hayatımız saat üzerine kurulmuştur. hatta sonraları muvakkit nuri efendi'den öğrendiğime göre avrupa saatçiliğinin en büyük müşterisi daima müslümanlar ve onlar içinde en dindarı olan memleketimiz halkı imiş. günde beş vakit namaz, ramazanlarda iftar, sahur, her türlü ibadet saatle idi. saat allah'ı bulmanın en sağlam çaresi idi ve bu sıfatla eskilerin hayatını idare ederdi.
adım başında muvakkithaneler vardı. en acele işi olanlar bile onların penceresi önünde durarak cebinden, servetlerine, yaşlarına, cüsselerine göre altın, gümüş, sadece savatlı, kordonlu, kordonsuz, kimi bir iğne yastığı, yahut kaplumbağa yavrusu kadar şişkin, kimi yassı ve küçük, saatlerini besmeleyle çıkarırlar, sayacağı zamanın kendileri ve çoluk çocukları için hayırlı olmasını dua ederek ayarlar, kurarlar, sonra kulaklarına götürerek sanki yakın ve uzak zaman için kendilerine verdiği müjdeleri dinlerlerdi. saat sesi bu yüzden onlar için şadırvanlarındaki su sesleri gibi hemen hemen iç alemin, büyük ve ebedi inançların sesiydi. onun, kendisine mahsus, hayatın her iki buudunda genişleyen hassaları vardı. bir taraftan bugününüzü ve vazifelerinizi tayin eder, öbür taraftan da peşinde koştuğunuz ebedi saadeti, onun lekesiz ve arızasız yollarını size açardı."*

"(nuri efendi) şurada burada tesadüf ettiği yaymacılardan bu cins bozuk saatleri satın alıp ötesini berisini değiştirerek tamir ettikten sonra fakir dostlarına hediye ederdi:"al bakayım şunu! hele bir zamanına sahip ol... ondan sonrasına allah kerimdir!.." sözü kendisine dert yananların -fakir olmak şartıyla- çoğuna cevabı idi. böylece nuri efendi'nin sayesinde zamanına tekrar sahip olan insan sanki darıldığı karısı ile daha kolay barışabilir, çocuğu daha çabuk iyileşirmiş, yahut hemen o gün borçlarından kurtulacakmış gibi sevinirdi. bunu yaparken iki türlü sevap işlediğine inandığı muhakkaktı. çünkü bir yandan yarı ölü bir saati diriltmiş oluyor, öbür yandan da bir insana yaşadığının şuurunu, zamanını hediye ediyordu."*

*a. hamdi tanpınar - saatleri ayarlama enstitüsü

Etiketler: